
Bilgi nedir? Dili ve zamanı nedir
Bilginin dili sizce hangi dil? Bilgi bir dile mi aittir? Bilgi birden fazla dilde artar mı? Yapay mıdır doğal mı?
Her dönemin en önemli ve en hassas konularından biri olan bilgiye erişim bazen yerine göre başlı başına bir problemdir. Çünkü içinde olduğumuz tüm sistem, iletişim ve dahi her şey bilgiden ibaret.
Elbette ‘bilgi’ yapay ve doğal olabildiği gibi çok çok derin bir kavram. Bu bağlamda bilgiden bahsetmenin ve onun hakkında yazmanın ve felsefe yapmanın kolay olmadığının da farkındayım. Ancak dilsel gelişim açısından ve dil öğrenen öğrenciler için bu felsefenin nasıl faydalı olabileceği konusuna bağlamaya çalışacağım. Çünkü özellikle dil öğrenirken farkındalık çok önemlidir.
Giriş
Basit doğa yasalarını bilmek, bir masaya masa demek, matematik, fizik, kimya bilmek, bunların hepsi de bilgi değimiz şey değil mi? Dil bilmek de öyle… Hatta felsefi açıdan madde ve madde ötesi herşey için bilgi demek mümkün.
Ancak bilgiye istinaden anlatmak istediklerimi sadece diller ve dil öğrenme süreçleri açısından değerlendirip çıtayı daraltmak daha anlamlı olacaktır. Aksi halde bilgi gerçekten çok geniş bir konu olduğu için, yazdıklarıma farklı açıdan bakılırsa anlamını yitirebilir, Sıklıkla itiraz da edilebilir.
Bilgi havada asılı duran birşeydir. Geçmişi, geleceği, zamanı yoktur. Hep vardır.
Duvarda asılı bir tabloyu düşünün. O tablo hem anlamsal açıdan, hem de fiziksel açıdan bilgidir. O tabloda ressamın sanatı, renkler, stil ve en önemlisi de ressamın mesajı vardır. Ressam doğal bir bilgi ile yapay bir bilgi oluşturmuştur. Ressam o resimle çok basit veya çok derin bir mevzunun altını çiziyor olabilir de. Ancak işte o ressam bize kafasındaki bilgiyi böyle aktarıyor. İnsan zaman algısı açısından o resim, ressamın zamanı durdurduğu bir noktada. Ve bilgi akışına bir örnek.
Telefonunuzda tuttuğunuz resimler de öyle. Kaldı ki bizler artık dijital çağda bilgiyi çoğunlukla dijital ortamdaki bilgiler olarak bile saklayabilitoruz. Telefonun kendisi dahi bir bilgi olup madde boyutundadır. İçindeki yazılım ve bu yazılımların yapabildikleri de yine madde boyutuna örnek teşkil edebilir.
Tabiki insanın süzgecinden geçen dil denen doğal bigiyle, telefonumuzda tuttuğumuz yapay dijital dosyaların bilgi olması aynı şey değil. Bu yüzden, doğal ve yapay bilgilerde işin içine girerse konu temel anlamını yitirebileceği üzere, yukarıda da bahsettiğim gibi, bilgiden kastımı, anlaşılması için, diller açısından değerlendirerek anlamı daraltmam gerekiyor.
Sadede dönecek olursam. dilsel açıdan, bütün bilgiler insanlarla birlikte, harflere, kelimelere cümlelere ve iletişime dönüşebilen sonsuz bir şeydir. Anlatabildiğiniz anlayabildiğiniz kadardır.
Şöyle resmedin lütfen
Yani, dillerin ortaya çıkışı ve gelişmiyle birlikte, seslere ve ardından dillere dönüşerek, iletişim adını verdiğimiz bilgiyi, insanlar arası bir kanal olarak resmetmeye çalışın! Zaten öyle de 🙂 Yani diller birer kanaldır… Bilginin en somutlaşmış ve en çok aktardığımız hali de dillerle mümkün olur. Dil öğretmenleri öğrendikleri bu dilsel bilgiyi, bir diğer bilgiyi araç olarak kullanarak aktarır. Yani anadilimizi kullanarak aktarır.
Anadilimiz dediğimiz bilgi bizim öz mal varlığımız olsun. yabancı dili ise sonradan edindiğimiz bir bilgi olarak düşünün. Ve tam da burada şöyle bir örnek vereyim. örneğin Madonna’nın hayatıyla ilgili bir konuyu, sizin dilinizi bilmeyen bir yabancıya anlatacaksınız. Öncelikle anlatacağınız dili bilmeniz gerekiyor. Değil mi? İşte anlatacağınız o konu bir bilgidir. Yani o konu veya bilgi, dillerden bağımsız olarak vuku bulmuştur ama mutlaka bir dilde vuku bulmuştur. Ve hangi dilde anlatırsanız anlatın özünde değişmeyen o bilgiyi anlatırsınız. İşte o bilgi her dilde aynıdır. Örneğin matematik, fizik, kimya, biyoloji, sosyoloji gibi konular farklı dillerde değişir mi? Tabiki hayır. Örneğin bir cerrahın ameliyat yapabilmesi uygulanabilir bir bilgidir. Yani Almanca veya İngilizce ameliyat olmazsınız. Ancak cerrahın öğrendiği bilgilerle ameliyat olursunuz ve bunlar doğal değişmez bilgilerdir. İşte o değişmezler ham bilgidir hep vardır. Bu bilgiyi, yukarıda kanal olarak tanımladığım, öğrenilen diğer bilgilerle, yani kanallarla aktarırız.
Dil olgusuna objektif olarak bakarsak; Kurallı veya kuralsız sesler bütünü değil midir? Diller böyle oluşmaz mı? Bilgi dil dediğimiz şeyin ta kendisi değil mi? veya dil bilgi denen şeyin ta kendisi mi? Dil mi bilgiyi oluşturur, bilgi mi dili oluşturur? bu iki kavram arasındaki korölasyonu tartışmak zaten bizim değil felsefecilerin işidir.
Bizler gündelik hayatta somutlaşmış bilgiyi başka dillerde ifade ederiz. Bu bağlamda; seslerden ibaret olan diller iletişimin temelini oluşturup sürekli olarak değişen ve en hızla çoğalan en önemli kanallardan biridir. Ve dil seviyenize göre bilgiye erişim ve bilgiyi alma kanalınız da doğru orantılı veya orantısız olabilir.
Bilginin dili dilin matematiği midir?

Yani iyi bir dil bilgisi ve iyi bir dil düzeyi bilgiyi daha iyi almanızı ve dolayısıyla daha iyi aktarmanızı da sağlar. Bahsetmeye çalıştığım ille de yabancı dil değil hali hazırda bildiğimiz anadilimizdeki bilginin düzeyidir. Çünkü bilginin ve ilimin dili yoktur. Aynı bilgi farklı yüzlerce dil’de o dilin olanakları çerçevesinde var olmaya devam edecektir. Ve dahi yeni ve farklı diller olarak karşımıza çıkması da beklenmedik bir durum olamaz.
Elbette bu süreç bir insan hayatına sığmayacak kadar geniş bir zaman diliminde vuku bulsa da oluşuma ve değişime engel teşkil edemez ve değişir, büyür ve daima böyle gider. Çünkü bilgi bir bütündür ve sürekli bilgilerin bir araya gelmesiyle oluşan gidişat varoloşçuluk ve benzeri felsefeler ile veya bilimin farklı kollarıyla incelenir tartışılır ve sürekli olarak eksponansiyel bir biçimde artar. Ancak artan tam olarak bilginin kendi değil, onu anlamamız ve keşfederek tekrar ve tekrar ifade etmemizdir. Çünkü bilgi hep vardır, geçmişi geleceği yoktur. Keşfedildikçe kendi küllerinden yeniden ve yeniden vuku bulur. Felsefeye ve varoluşçuluğa kadar uzanan bu bilgi denen şey çok karmaşık ve derin bir meseledir.
Somut olarak biz ne yapabiliriz?
Günümüzde her şey bilginin kontrollü veya kontrolsüz, düzenli veya düzensiz gidişatı üstüne kurulup su akar yolunu bulur edasıyla yoluna devam eder… Bize düşenleri küçümsemeden yapmak ve bilgiyi en iyi şekilde anlamaya çalışmak için elimizden geleni yapmak kendimize olan borcumuzdur. Zira anlatmaya da çalıştığım üzere bilginin ve eğitimin sonu yok…
Bilgi denen konunun hayatımızda ne derece öneme sahip olduğunun altını bir kere daha çizmek isterim; Derler ya bir dil bir insan diye… Buna inanın ve hatta inanmaktan öteye gidin! Çünkü her yeni bir dil ile algılama da, uygulama da ve kendi dilinizde dahi daha da ileri bir seviyeye gidersiniz. bu da sizin vizyonunuzu şekillendirir.
Dil bütün bilgiler arasında en doğal olanıdır. Doğal olan şeylerin hiç biri bilinçli öğrenme ile gerçekleşmez. Doğal olarak edinilir. Örneğin ana dilinizi de öğrenmediniz edindiniz! Elbette, belli bir yerden sonra bilinçli öğrenme ile devam ettiniz. Okul yıllarınızda Türkçe öğretmeniniz size, dilinizle ilgili bilgileri, yine sizin anladığınız bir kanaldan anlatarak ilerledi. Ancak temelde, kendi dilinizi öğretmenin karşısına çıkmadan önce, bilinç dışı doğal yollarla edindiniz. Ancak bilgi bazında bakıyorsak, bilinçli veya bilinçsiz de olsa öğrendiklerimizin hepsi de birer bilgidir. Bilgi dediğimiz bütün öylesine esnektir ki onları işlediğimiz kanalları, bilinçli veya bilinçsiz herkes edinebilir, öğrenebilir, öğretebilir. Ve bilgi kesinlikle dilleri gerektirir.
Kendi anadilinizde çok ileri seviyeye geldiğinizde çoğunlukla bununla yetinmez, diğer dilleri de öğrenme ihtiyacı duyarsınız. Çünkü diğer dilleri bilmeden kendi dilinize dışarıdan bakamazsınız. Böyle bir şeye ihtiyaç da duymazsınız!
Kişiler dili öğrenirken kendi anadilini de revize eder, sağlamlaştırır ve iletişimin maksimum düzeyde olması için gereken iletişim kabiliyeti de buna eşlik eder. O yüzden her hangi bir yabancı dil sadece yabancı dil değildir. Yabancı dil, kendi ana dilinizde yabancı kaldığınız hususları da aydınlatan, bakış açınız da dahil olmak üzere güçlü değişim etkileri yaratan, bilginin aktığı farklı kanallardan biridir. ‘Yabancı dil’ kelime çifti sade ve kısa bir seçim veya tanımdır. Oysaki hiç bir yabancı dil kişiyi yabancılaştırmamış aksine tanışıklığı ve bilgiyi arttırmıştır. Yabancı dil denmeyebilirdi de!
Bilginin somut olarak seslere ve ardından sözlere ve sonrasında da dillere dönüşmesi, yukarıda da bahsettiğim gibi tek bir insanın hayatına sığamaz. Antropoloji, sosyoloji, fen, felsefe tıp ve dahi bütün bilimler bilginin şekil almış hali olup yüzyıllara yayılan bilim ve bilgiyle yeniden katlanarak ilerler. Bilgi dillerle işlenir, uygulanır ve olabildiğince görünür kılınır. Dil, bilginin değişimi ve gelişimi sürecindeki çok güçlü kanallarından biridir.
Sonuç
Bilgi kendi başına bir bütündür ve bizler bilinçli ve bilinçsiz, bilginin şekil almış hali içinde varlığımızı sürdürürüz. Var olanı keşfeder, diğer dolaylılıklar ve keşiflerle de yeni şeyler icat ederiz. Farkında olmamız gereken şey bilginin diller aracılığı ile daha kolay aktarıldığıdır. Zira günlük mesajlaşmadan tutun da genel yazışma ve okumaya kadar bir çok bilgi ve bilgilendirme türü dillerle erişilebilen ve gerçekleşen oluşlardır. Sağlıklı düzeyde iletişim için kişilerle veya nesnelerle sürekli bir iletişim halinde ve ihtiyacında olmamızın sebebinde ve temelinde yine bilgi ve doğal olarak bilgiyi işlediğimiz bir dil söz konusudur. Sonuç olarak, bilginin dillere dönüşerek kendi akışını hızlandıran bir mekanizmaya dönüşmüş olması bizler için aslında büyük bir birikim ve nimettir. Bundan nasibimizi almak için uğraşmak ve bilgiyi işlemek gerekir.
https://www.quora.com/What-is-the-relationship-between-language-and-knowledge
Bir Cevap Yazın